Türkiye'nin Savaş Uçağı Çıkmazı

Türkiye batıdan uçak alımlarında sürekli veto ediliyor. Peki etrafındaki bütün ülkeler hızla silahlanırken ve dünya git gide bir savaşa doğru sürükleniyorken Türk Ordusu bu ihtiyacını nereden karşılayacak?

Yeni milenyumda Türk Hava Kuvvetleri, savaş uçağı teşkilatlanmasını F-35 + F-16 şeklinde oluşturmayı planlamıştı. Bu plan doğrultusunda o zamanki adıyla “Joint Strike Fighter” olan programa katılan Türkiye, 100 adet F-35A siparişi ve kritik bileşenlerin üretimini üstlenmesiyle programda kritik bir yer edinmişti. Ancak Temmuz 2019’da Rusya’dan alınan S400 hava savunma sistemi bahane edilerek Türkiye programdan çıkarıldı. Bunun üzerine Türkiye’nin milli savaş uçağı projesi “KAAN” seri üretime girene kadar bir uçak açığı oluştu.

Türkiye bu açığı giderebilmek adına ABD’den 40 adet sıfır F16 Block 70 ve 79 adet Block 70 modernizasyon kiti talep etmiş, ancak kongre çeşitli bahaneler ile tasarıyı şimdiye kadar sürekli reddetmiştir. Bunun üzerine bu sefer Türk hükümeti İngiltere’nin kapısını çalarak Eurofighter Typhoon uçağının Tranche 4 modelinden 40 adet satın almak istediğini belirtmiştir. Ancak proje ortağı Almanya, satışın önüne taş koyarak süreci tıkamıştır. İngiltere ve diğer proje ortakları “Almanya” sorununu çözeceklerini belirtseler de şu anda Typhoon uçağı alımı Türkiye için çıkmazda gibi gözüküyor.

Peki etrafındaki bütün ülkeler hızla silahlanırken ve dünya git gide bir savaşa doğru sürükleniyorken Türk Ordusu bu ihtiyacını nereden karşılayacak? Bu haberimizde Türkiye’nin bu ihtiyacı karşılayabileceği potansiyel ülke ve uçak modellerine, bunların arı ve eksilerine değineceğiz.

JF-17 Thunder

JF-17 Thunder, Çin-Pakistan ortak üretimi 4. Nesil bir savaş uçağıdır. Pakistan’ın 2000’li yılların başında savaş uçağı ihtiyacını karşılamak için Çin ile ortaklaşa üretim projesine girmesi ile ortaya çıkmıştır. Tasarım felsefesi olarak F-16’yı kendine ilham alan uçak, onun daha basit ve ucuz bir versiyonu olmayı hedeflemiş ve başarmıştır. Yetenekleri F-16 ile denk olmasa da ona yakındır. İlk uçuşunu 2003 yılında gerçekleştiren savaş uçağı, 2007 yılında seri üretime girmiştir. bu tarihe kadar 145 adet üretilen jet, Nijerya ve Myanmar’a ihraç edilmiş, birçok ülkeye de ihraç edilmek üzere görüşmeleri sürmektedir.

Boyutu hemen hemen F-16 ile aynı olan JF-17’nin aviyonikleri Çin, Motoru Rus menşeilidir. Yeni Block 3 modelinde Çin yapımı AESA radara geçiş yapan uçak, Çinlilerin J-10 savaş uçağı ile birçok alt bileşeni ortaklaşa kullanmaktadır. Birçok havadan havaya ve havadan yere mühimmat kullanabilen uçak, bu zamana kadar 2 Hint savaş uçağı düşürmeyi başarmıştır.

Kabiliyet ve kapasite olarak F-16’nın bir altında olan savaş uçağı, maalesef Türk Hava Kuvvetleri için bir alternatif değildir. Türk Hava Kuvvetleri dünyanın en büyük F-16 kullanıcısı ülkelerinden birsidir.  Aktif olarak 240’dan fazla F-16’ya sahip bir ülkenin JF-17 alması mantıksız ve gereksizdir. Hali hazırda üretimin sadece Pakistan’ ait olmaması, büyük oranda Çin yapımı bir uçak olması da siyasi olarak tehlikeli bir durumdur. Yarın Çin ile yaşanacak bir gerginlikten bu uçakların da etkilenmesi kesindir. Özetler Türk Hava Kuvvetlerine daha kabiliyetli bir uçak lazımdır.

Chengdu J-10

J-10, ilk uçuşunu 1998 yılında yapmış olup 2005 yılında hizmete girmiştir. Çin’in ilk yerli savaş uçağıdır. J-10’dan önce Çin Hava kuvvetleri, Sovyet savaş uçaklarının kötü Çin kopyalarından oluşuyordu. J-10 bu anlamda Çin için bir mihenk taşıdır. F-16 ile benzer özellik ve kabiliyetlere sahip 4. Bir savaş uçağı olan J-10, tek motorludur ve hem hava hava hem de hava yer görevleri icra edebilme yeteneğine sahiptir. Günümüze kadar 600’den fazla üretilen uçağı Çin’den başka Pakistan Hava kuvvetleri de kullanmaktadır.

Son üretilen modeli J-10D, gelişmiş avyonikleri, AESA radarı ve Çin yapımı motoru ile öne çıkmaktadır. Bileşenlerinin büyük bir bölümünü Çin’in kendisi üretmektedir. Çin ve Rus yapımı birçok gelişmiş mühimmatı kullanabilen uçak, adeta Çin’in F-16’sıdır desek yanlış olmaz.

Peki Türkiye’nin bu uçağa ihtiyacı var mı? Türkiye yukarda da bahsettiğimiz gibi hali hazırda büyük bir F-16 filosuna sahip. Türkiye’nin ihtiyacı F-16 veya onun ayarında bir uçaktan çok ondan daha kabiliyetli, daha büyük hatta amiyane tabirle daha “kaslı” bir uçaktır. Bu durumda J-10 savaş uçağı Türk Ordusuna yeni bir kabiliyet kazandırmaktan uzaktır.  

J-16 ve Su-35

Ortak ele alacağımız iki uçaktan ilki olan J-16, ilk uçuşunu 2015 yılında yapmıştır. Günümüze kadar 250’den fazla üretildiği tahmin edilen uçak, aslında özünde SU-30MK savaş uçağının Çin Motor ve aviyonikleri ile donatılmış versiyonudur. İki motorlu olan uçak, oldukça heybetlidir ve hareket kabiliyeti de oldukça yüksektir. Kabiliyet olarak Rus Su-30Mk savaş uçaklarından ileride olduğu iddia edilse de savaş tecrübesi olmadığından dolayı sadece bir iddia olarak kalmaktadır. Ancak aviyonik ve elektronik anlamda Çin’in Rusya’dan ileride olduğu da bir gerçektir. Rusya-Ukrayna savaşı ile adeta küllerinden doğan Rus savunma sanayinin ileride bu farkı kapatıp kapatamayacağı ise merak konusudur.

İkinci uçağımız ise Rus yapımı Su-35 savaş uçağıdır. Su-27 savaş uçağı üzerinden geliştirilen, iki motorlu bu uçak kuzeni J-16 gibi oldukça heybetli bir duruşa ve yüksek bir manevra kabiliyetine sahiptir. Kobra manevrası ile ünlenen uçak, motorunun çıkışında bulunan yönlendirilebilir itki sitemi ile manevra kabiliyetini katlamaktadır. Hava hava ve hava yer görevlerine uygun olan uçak, bütün Rus yapımı Modern mühimmatları kullanabilmektedir. Son varyantı olan Su-35S, birçok gelişmiş alt sisteme sahip olsa da hala bir AESA radara sahi olmaması ciddi bir eleştiri kaynağıdır. Günümüze kadar 150’den fazla üretilen uçak, Rusya hava Kuvvetlerinin yanı sıra Çin ve İran tarafından da kullanılmaktadır.

Bu iki uçağın da artıları ver eksileri bulunsa da en büyük artıları F16’dan daha güçlü uçaklar olmalarıdır. Bu iki uçak da Amerikan F-15’ine denk uçaklardır. Teoride Türkiye’nin isterlerini yüksek oranda karşılayacak uçakların maalesef pratikte birçok sorun da çıkaracağı bilinmektedir. Bunlardan en temel olanı bunların NATO dışı uçaklar olmasıdır. Bir NATO ülkesi olarak Türkiye, NATO’nun getirdiği eğitim, bakım, iletişim ve daha birçok standarda uymakla yükümlüdür. Ancak yukardaki bütün savaş uçakları farklı standartlara sahiptir, bu da yeni eğitim standartları, yeni bakım protokoller ve daha birçok yenilik anlamına gelmektedir. Üstelik Türkiye bu uçakları NATO ağına da entegre etmek durumunda kalacaktır. Tüm bunların yanında ilgili ülkelerle siyasi olarak yaşanabilecek bir gerilimde bu uçakların da etkileneceği oldukça barizdir.

Bakmadan Geçme