• Haberler
  • Siyaset
  • Özgür Özel Yangın Faciasında Yaşanan Süreçleri Anlattı! Bilirkişi Raporu Neden Kabul Edilmedi?

Özgür Özel Yangın Faciasında Yaşanan Süreçleri Anlattı! Bilirkişi Raporu Neden Kabul Edilmedi?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında Bolu Kartalkaya'da yaşanan yangın faciasına ilişkin açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel'in açıklamaları şöyle: 

Grup toplantımızı onurlandıran örgütümüz, misafirlerimiz, televizyonları başında bizleri izleyenler, radyolarından dinleyenler, hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz.

6 SAAT ÖNCEDEN ÖLÜ SAYISINI BİLİYORLARMIŞ! AKP KONGREYİ BEKLEDİ

Rakamın 70'in üzerinde olduğunu biliyorduk ama bunu bilenlere dedik ki, yetkililer açıklasın, spekülasyon olmasın.

Biz rakamı bildikten 6 saat 10 dakika sonra, ben İstanbul'da il başkanlığında bu ifadeleri kullandıktan saatler sonra gerçek rakamlar açıklandı.

Neyi bekliyorlar diyorduk? Acaba neyi bekliyorlar? Bir yandan bir umut mu var? Acaba yanlış olabilir mi rakamlar? Acaba kaçtı mı canlar o sırada, onlara mı ulaşmaya çalışıyorlar?

O gecenin o vaktinde telefonunu alamadan oradan ayrılmış, acaba hayatını kaybetmemişler vardı onu mu bekliyoruz diye. Oysa ki, maalesef hep birlikte öğrendik ki rakam 78, 36'sı çocuk ve beklediğimiz bir partinin Ankara İl Kongresi. Beklediğimiz bir başka partinin sözcüsü olarak seçimlere giren en sert eleştirdiği partinin saflarına katılan birisinin rozet töreni.

Ve o an aslında hepimiz nasıl bir muhataplık içinde olduğumuzu, nasıl bir aklın nasıl bir vicdanın içinde olduğumuzu bir partinin kongresinin bir memleketin, bir ülkenin yasının öne geçebildiğini, önüne geçebildiğini kimimiz kızarak, söylenerek, kimimiz ağlayarak ama hepimizin içini yaralayarak öğrendik.

Ve bundan saatler sonra vardığım Kartalkaya'da, güneş batarken bir başka otelin içinde göz gözü görmezken bakanlara geçmiş olsun dedik, oturduk, bilgi aldık. Orada da söyledim, dışarıda da söyledim, yine söyleyeyim.

“BİR TELAŞLARI VARDI...”

Millet canıyla uğraşırken, canlarını emanet ettiği karne hediyesi diye götürdüğü evlatlarının bu kadar kalmış bedenlerini insanlar teslim almaya uğraşırken yasın, acının en büyüğü ve kokuların en kötüsü genizleri yakarken suçluluk telaşıyla bir bakanın çıkıp daha analar babalar ortalıkta koşuşurken yalandan, yalanla hedef göstermesi, polemikler yaratmasının doğru bulmadığımı acının, yasın başka bir şey, hesap sormanın başka bir gün olduğunu, o günün geleceğini kendisinden de bu hesabın sorulacağını ama günün o gün olmadığını orada da söyledik.

Bir telaş vardı. Ellerindeki karayı, kiri başkalarına bulaştırmaya, iftirayla hakaretle ellerini temizlemeye çalışanların bir telaşı vardı karşımızda.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz sorumlular kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, görevi, makamı, mevkii ne olursa olsun, kimin nesi olursa olsun hakkaniyetli, şeffaf bir soruşturma yürütülerek cezalandırılmasına taraftık, halen daha tarafız.

Meseleye başından beri böyle bakıyorduk, böyle bakmaya da devam edeceğiz. Ama bir yandan algı operasyonu yapmaya çalışanlar, yangından 36 saat sonra belediyemizi zan altında bırakmak için 2007 tarihli, AK Parti döneminde verilen bir belgeyi servis ettiler.

Ve yukarıda Bolu Belediyesi trolleriyle yangına dayanıklıdır, yangın tedbirleri alınmıştır olur raporunu veren Bolu Belediyesi diye kendi dönemlerinden, AK Parti Belediyesi'nin verdiği belgeyi bizim belediyemizi zan altında bırakmak için servis ettiler.

Bu rezillikleri ortaya çıkınca bu kez cepheden doğru haber versin diye Gazi'nin kurdurduğu Anadolu Ajansı'nı hepimizin maaşlarını vergileriyle ödediğimiz TRT'mizi alet ederek yangın, otelin dışında, otelle bağlantısı olmayan 70 metrekarelik kafeteryayı yangının çıktığı ve Bolu Belediyesi'nin ruhsat verdiği lokanta diye anlatarak, servis ederek yeni bir algı operasyonuna giriştiler.

Anadolu Ajansı'nı tekzip etmek, TRT'yi kanununa göre doğru bilgiyle bilgilendirmek, düzeltme istemek zorunda kaldık.

Bize kapalı zarf içinde mahcup ifadelerle savunmalar yollayan genel müdürlere şunu söylüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde kamu yayıncılığı bir siyasi partinin aparatına dönüştürülemez.

Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın. Gerçek Bolu Belediyesi'nin geçen ay, bir ay önce dokuz kriterden sekizini tutturmayan otele uygunluk belgesi vermemesidir.

Gerçek 2007 yılında AK Partili belediyenin verdiği uygunluk belgesiyle 2019'a kadar kanunda yazmadığı, görevi olmadığı için AK Parti Belediyesi'nin 12 yıl o oteli denetlememiş olmasıdır.

Gerçek söz konusu alanın Milli Park olması, Milli Park alanına yangın söndürmeye bile gitmenin belediye tarafından izne tabi olması, oraya girişin bile yasak olması, söz konusu bölgenin turizm bölgesi olması, otele işyeri açma ve çalışma ruhsatını Bolu Valiliği'ne bağlı İl Özel İdaresi'nin otele turizm işletme belgesini Turizm ve Kültür Bakanlığı'nın vermesidir.

Bu iki belgeyle faaliyetine devam etmesidir. Ve bir sorun tespit edildiğinde otelin faaliyetini durduracak olanın da bizzat Turizm ve Kültür Bakanlığı olmasıdır.

Bunların içinde yine de her seferinde söyledik. Varsa ihmali olan, eksiği olan, kanunen suçu olan diyemiyoruz ama açıkça düzenlenen her şeyi gözümüzün önünde görüyoruz.

Yine de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin adaletine onların görevlendirdiği bilirkişilerin şahsi ve mesleki namuslarına, onurlarına güveneceğimizi söyledik.

İşte 7 kişilik bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. 2,5 gün gece gündüz çalıştılar. Ellerinde resmi görevlendirme belgesi, jandarma tutanağıyla otele girdiler, otelde çalıştılar.

Jandarma'nın gözetiminde otelin güvenlik kayıtlarını incelediler. Yangının 4. kattan çıktığını, nasıl yayıldığını, eksiklikleri her şeyi not ettiler.

Artık gözaltı süreleri dolarken TRT'nin kameramanı otelin önünde anons çekti. Dedi ki: "Biraz önce bilir kişinin ön inceleme raporu tamamlandı. Bolu Başsavcılığı'na teslim edildi. Bilir kişinin görevi bitti. Göz altındakiler de adliyeye sevk ediliyorlar."

TRT canlı yayında bu anonsu geçti. TRT'nin bu bilgisini savcılıktan aldığı, TRT'nin bu bilgiyi bilir kişilerden aldığını resmi kaynaklardan aldığını bilmeyen yok. Ama bizlere telefonlar yağmaya başladı. Bilir kişilerden, yakınlarından dediler ki:

"Raporu hazırladık, götürdük teslim almıyorlar." Diyorlar ki: "Üç değişiklik istiyorlar. Bir, belediyeyi yazmamışsınız, Bolu Belediye Başkanını ilave edin. İki, bakanlığı yazmışsınız, buradan bakanlığı çıkarın. Üç, yangının lokantadan çıktığını yazmışsınız, dördüncü kat diye belirtmeyin." Yani hala lokantadan çıkan yangından dolayı Bolu Belediyesi sorumludur yazdıracak, dışarıda bağımsız 70 metrekarelik kafeteryanın yangın ruhsatını sanki otele verilmiş gibi gösterecek.

"Biz buna imza atmayız" dedik, o zaman "buna da imza atamazsınız" dediler. Dedim ki: "O raporu bana verin." O raporu aldık ve o raporun ilgili sayfasını, ilgili sayfalarını O raporun ilgili sayfalarını sosyal medyadan paylaştım.

Diyor ki: "Gerekçeli sonuç. Binaların yangından korunması hakkındaki yönetmeliğin 6. maddesine göre bu yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından aşağıdaki kişi, kurum ve kuruluşların sorumlu olduğu: Bolu Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü , yeni adıyla yani o gün 99'da ruhsatı veren Bolu Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü yeni adıyla Bolu Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü. 2009 tarihinden sonra ruhsat ve yapı kullanma izin belgesi vermeye yetkili kurum olan Bolu İl Özel İdaresi, başkanı Vali.

Söz konusu otel işletmesine turizm işletmesi belgesi düzenleyen kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı. Bolu'da Bolu'da mahkemeye ışık tutsun diye o kargaşayı bitirecek kim suçlu, kim suçsuz, kim yetkili, kim yetkisiz, kim sorumlu, kim sorumsuz diyecek heyet bunu yazdı verdi, alamayız dediler. Bakanlığı sil dediler. Buraya Bolu Belediyesi'ni ekle dediler.

Kendi şahsi onurlarına, mesleki onurlarına sahip çıkan bilirkişiler, 7 kişi bu imzayı dedikleri gibi atmayınca o zaman görevden el çektirildiler.

Ardından iki bakanı hızla aradım. İçişleri Bakanı mazeretini bakanlıktan hızla ilettiler. Malatya'da saha çalışması yapıyor. Telefonu yanında değil. "Aradığınızı ileteceğiz" dediler. Adalet Bakanı her çaldığında açtığı o telefonu açamadı.

Her aradığımda açtığı o telefonu açamadı. Çünkü bu bağlantının bakanlıktaki bir genel müdür tarafından Bolu Adalet Komisyonu Başkanı aranarak bilirkişilere ve başsavcılığa baskıya döndüğünü, görevli altı savcıdan görevlendirilen dördünün de bilirkişi ile birlikte hareket ettiğini üzerlerine bakanlığın yaptığı baskıyı kendisine söyleyeceğimi, genel müdürün bunu niye yapıyor diyeceğimi, haberin varsa istifa et, haberin yoksa al istifalarını diyeceğimi bildiği için aslında o organizasyonun sarayla adalet arasındaki kancasının kendisi olduğu için o telefona çıkmadı, çıkamadı.

Ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı'na ulaştım. Bildiğim her şeyi anlattım. Dedim ki: "Bunu yapıyorlar. Ucu nereye giderse gidecekti, bakanı gitti diye durduruyorlar. Suçlu olmayanlara suç atmaya çalışıyorlar."

Kendisi dinledi, gerekeni yapacağını, tüm tarafları dinleyeceğini söyledi. O bilgiyi Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın bilgisine, insafına, vicdanına emanet ettim. O sırada gördük ki telefonlara çıkmayan bakan raporu yalanlamaya rapora kulp takmaya rapora korsan rapor demeye kalktı.

Raporu sahte diyemiyor. Raporu yalan diyemiyor. "Korsan" diyor. Nedir korsan olan? Korsan yetkisiz birinin, örneğin korsan bildiri davetsiz birisinin gelip bildiri okumasıdır. Yetkilendirilmemiş birisi rapor yazarsa korsan rapor olur.

Bakmadan Geçme