Marmara Denizi'nin Müsilaj Tehlikesi Sürüyor

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Laboratuvar Ölçüm ve İzleme Daire Başkanlığı, Marmara Denizi'nde 18 ila 25 metrede görülen yoğun müsilajın 2021'deki gibi yüzeye çıkmasının beklenmediğini açıkladı.

Marmara Denizi’nde yüzeye çıkmasa da derin tabakalarda yoğun şekilde görülen müsilaj, ekosistem üzerindeki baskısını sürdürüyor...

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Marmara Denizi'nde su kalitesi ve kirlilik seviyesini 2014 yılından bu yana sistematik şekilde izliyor.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) iş birliğiyle sürdürülen bu çalışmalarda, 150 farklı noktadan toplanan örneklerle müsilaj başta olmak üzere birçok çevresel parametre değerlendiriliyor.

TÜM DENİZLERDE 428 NOKTADA MEVSİMSEL İZLEME YAPILIYOR

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Laboratuvar Ölçüm ve İzleme Daire Başkanı Soner Olgun, TÜBİTAK MAM ile yürüttükleri “Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı” kapsamında Türkiye'nin tüm denizlerinde toplam 428 noktada mevsimsel izleme yaptıklarını söyledi.

Marmara Denizi’nde yılda üç, diğer denizlerde ise iki kez yapılan bu izleme çalışmalarında; deniz yüzeyinden tabanına kadar su kolonunda, deniz dibinde ve canlı dokularında sekiz ana başlık altında belirlenen parametrelerin takip edildiğini belirtti.

48 KİRLETİCİ DÜZENLİ OLARAK RAPORLANIYOR

Olgun, fizikokimyasal parametreler, su altı gürültüsü, biyoçeşitlilik ve kirlilik göstergesi olan organik ve inorganik kirleticilerden oluşan 48 kirleticinin düzenli olarak raporlandığı 2014 yılından bu yana izleme programlarının sürdüğünü kaydetti.

Analiz sonuçlarına göre, belirledikleri su yönetim birimlerindeki ekolojik kalite durum raporlarını çıkardıklarını belirten Olgun, "Bu analiz sonuçlarına göre kritik noktalar belirleniyor ve kirletici kaynaklara tedbir almaya çalışıyoruz." dedi.

Olgun, Marmara Denizi'ndeki izleme çalışmalarına ilave olarak Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) kapsamında 2 sefer daha düzenledikleri bilgisini paylaştı.

EYLEM PLANI DEVREDE

Ülke nüfusunun yüzde 30'unun Marmara Bölgesi'nde yaşamasının ciddi oranda insani faaliyetlerden kaynaklı kirlilik yükü getirdiğini ifade eden Olgun, MARMOD kapsamında oluşturulan Marmara Denizi dijital ikizi üzerinden yapılan modellemelerle 2021 yılındaki müsilajla etkin mücadele sağlandığını anlattı.

Marmara Denizi'nde müsilaj sonrası 22 maddelik eylem planının uygulamaya konulduğunu hatırlatan Olgun, atık su arıtma tesislerinin izleme sınırının 1000 metreküpe indirildiğini, İzmit Körfezi'nde 3,8 milyon metreküp dip çamuru temizliği başlatıldığını ve azot ve fosfor yükünü azaltmak için yenilikçi yöntemlerin devreye alındığını aktardı.

Bu kapsamda ayrıca, "fitoremediasyon" adı verilen yöntemle Susurluk Havzası üzerindeki Çapraz Çayı'nda yaklaşık 1000 noktaya yüzer adalar yerleştirdiklerinden bahseden Olgun, nehirlerden taşınan azot ve fosfor yükünün Marmara Denizi'ne ulaşmasının engellenmeye çalışıldığına değindi.

"MARMARA'YA BİYOLOJİK ARTIMA OLMADAN DEŞARJ YAPILMAMALI"

Soner Olgun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak eylem planlarına baktığımız zaman ilerleme katedemediğimiz çok önemli bir nokta var. Müsilaj sonrası Çevre Kanunu'na eklenen madde 16 ile bölgede bulunan bütün atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmesi ve bölgedeki belediyelerin atık su gelirlerinin yarısını arıtma tesislerinin inşasına kullanmalarına yönelik zorunluluk getirildi. Fakat geldiğimiz noktada verilere baktığımız zaman, müsilaj döneminde 2021 yılında yüzde 51 olan ileri biyolojik arıtma tesisi oranının şu anda sadece yüzde 51,7'ye taşındığını görüyoruz. Bu ciddi ve Marmara Denizi'nin artık taşıyamayacağı bir yük."

Marmara Denizi'ne ileri biyolojik arıtma olmadan deşarj yapılmaması gerektiğinin altını çizen Olgun, bölgenin yüksek nüfusu nedeniyle kentsel atık su baskısının büyük olduğunu ve bu konuda katedilmesi gereken yol olduğunu dile getirdi.

ARA TABAKADA MÜSİLAJ TEHLİKESİ SÜRÜYOR

Olgun, Marmara Denizi'ndeki son duruma ilişkin şu tespitleri paylaştı:

"Aslında kirletici yükünde bir stabilite görüyoruz yani iyileşme ya da kötüleşme şeklinde değil. Şu anda izleme verilerine baktığımız zaman denizin azot ve fosfor yüklü durumu devam ediyor. Belli noktalarda yüzeyden 20-30 metre aşağıda oksijen seviyesinde ciddi azalmalar devam ediyor. Şu anda müsilaja yüzeyde çok sık rastlamıyoruz. 18 ile 25 metre arası, ara tabaka diye tanımladığımız bölgede yoğun bir müsilaj oluşumu var ancak 2021 yılındaki gibi yüzeye çıkma durumu söz konusu değil.

2021'DEKİ GİBİ YÜZEYE ÇIKMASI BEKLENMİYOR

Mevsim itibarıyla Karadeniz'in görece oksijence zengin yüzey suyunun Marmara Denizi'ne taşınması dönemi başladığı için müsilajın 2021'deki gibi yoğun bir şekilde yüzeye çıkmasını beklemiyoruz ama kesin bir şey söylemek de mümkün değil. İklim koşulları, deniz suyu sıcaklıkları gibi kontrol edemeyeceğimiz hususlar var."

Olgun, müsilajın yüzeye çıkması durumunda her türlü ihtimale karşı hazırlıklarını yaptıklarını, müdahale edilmesi gereken yerlerde Bakanlık olarak her türlü müdahaleye hazır olduklarını vurguladı.

Denizin ekolojik olarak yeniden kaliteli hale getirilebilmesi için kirlilik yüklerinin ciddi biçimde azaltılması gerektiği değerlendirmesinde bulunan Olgun, sözlerini şöyle tamamladı:

"MARMOD Projesi kapsamında yaptığımız bir senaryo çalışmasına göre kirlilik yüklerinin tamamını yüzde 50 oranında azaltmamız durumunda Marmara Denizi'nde 4 ila 6 yıl arasında oksijen seviyesinde umut verici artışlar bekliyoruz. Bütün kaynakları kesseniz dahi bir anda iyileşme beklemek mümkün değil çünkü denizin kendi ekosistemi var. Bir süre geçmesi gerekiyor."

MUHABİR HABER MERKEZİ

Bakmadan Geçme