• Haberler
  • Siyaset
  • İmamoğlu'ndan Anayasa Tartışmalarına Değerlendirme! Erdoğan'a Sert Tepki

İmamoğlu'ndan Anayasa Tartışmalarına Değerlendirme! Erdoğan'a Sert Tepki

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, T24 yazarı Murat Sabuncu!ya verdiği röportajda 'Erdoğan benimle yarışmak istemediği için hapisteyim, Erdoğan benimle yarışmaktan korktuğu için sorularınızı yüz yüze değil Silivri zindanından yazılı olarak cevaplıyorum.' dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını cezaevinden yazılı olarak yanıtladı. Röportajda hem yargı süreci hem de siyasi hedeflerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, tutukluluğunu doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilendirdi.

"Erdoğan benimle yarışmak istemediği için hapisteyim. Sorularınızı yüz yüze değil, Silivri zindanından yazılı olarak yanıtlıyorum çünkü Erdoğan benimle yarışmaktan korkuyor. Erdoğan’la yarışmayı tabii ki isterim. Hatta onu bir daha aday olamadığı için değil, sandıkta yenerek siyasetten emekli etmeyi arzuluyorum," ifadelerini kullanan İmamoğlu, muhalefetin cumhurbaşkanlığı yarışına hazır olması gerektiğini vurguladı.

“YÜRÜRLÜKTEKİ ANAYASA, BİR ERDOĞAN ANAYASASINA DÖNÜŞTÜ”

Gündemdeki yeni anayasa tartışmalarına da değinen İmamoğlu, mevcut anayasanın sadece 1982 darbesinin değil, aynı zamanda AK Parti iktidarının müdahaleleriyle şekillendiğine işaret etti. “Bu anayasa bir darbe anayasası ama sadece Evren’in değil, Erdoğan’ın da eseridir. Bugün yürürlükte olan anayasa, özellikle hükümet sistemi ve Hâkimler Savcılar Kurulu’nun yapısı gibi bölümleriyle bir Erdoğan anayasasına dönüşmüştür,” değerlendirmesini yaptı.

İmamoğlu, anayasa değişikliği tartışmalarının samimi bir demokratikleşme hedefinden uzak olduğunu savunarak, muhalefetin bu süreçte güçlü ve ilkeli bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtti.

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni Anayasa yapımı için CHP’ye el ele olma çağrısı yaptı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Elbette bir darbe anayasasıyla devam etmek Türkiye’ye yakışmıyor. Elbette sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmalıyız. Buna şüphe yok. Ama şunu da unutmayalım: Yürürlükteki anayasa bir darbe anayasası ancak Erdoğan’ın pek çok yerini değiştirdiği bir anayasa bu. Yürürlükteki anayasamız aslında bir Evren-Erdoğan anayasasıdır. Hatta hükümet sistemi gibi Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısı gibi kısımları açısından bu bir Erdoğan anayasasıdır.

Nitekim, Anayasamızın değiştirilmesi gereken kısımlarının başında da aslında bunlar var. 2017’de Erdoğan’ın isteğiyle yapılan hükümet sistemi ve HSK’yla ilgili değişiklikler yürürlükteki darbe anayasasını demokratikleştirmek bir tarafa daha da anti-demokratik kıldı, bunu görmek gerekiyor. Meclisimiz 150 senelik tarihindeki en güçsüz, en etkisiz dönemini yaşıyorsa, bu değişiklikler yüzünden. Siyasetin gündemine de işleyişine de seçilmişler değil de Beştepe danışmanları yön veriyorsa, bu değişiklikler yüzünden. Yargı Erdoğan’ın kontrolüne girmiş, hukukun üstünlüğü ilkesinden eser kalmamış, yerel mahkemeler Anayasa mahkemesini ve AİHM kararlarını dinlemez olmuşsa, hepsi bu değişiklikler yüzünden. Demek istediğim Anayasamızı demokratik olmaktan alıkoyan hususların başında bunlar geliyor. Buna karşın sivil bir anayasa yapalım diyen iktidar bu konularda ne düşünüyor, yürütmeyle yasama, yürütmeyle yargı arasındaki ilişkilere dair ne öngörüyor bunları bilmiyor, bu konuları duymuyoruz.

Biz sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmaya tabii ki varız. Hükümet sistemi, HSK’nın yapısı, kuvvetler ayrılığı vb. konuların hepsini birden ele alacak özgürlükçü ve sivil bir yeni anayasaya elbette ihtiyaç var. İktidarın gücünü sınırlandıran, karar alma süreçlerini şeffaflaştıran bir anayasaya tabii ki ihtiyaç var. Ancak iktidardakilerin ne böyle bir anayasa yapmaya ne de böyle bir anayasaya uymaya niyetleri var. Özgürlükçü ve sivil bir anayasa isteyen önce yürürlükteki anayasaya uyar, önce yeni anayasa konuşacak bir siyasi iklime razı olur. Önce seçimde kendisini yeneceğini bildiği rakibini hapse atmaz.

Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama ağzını açanı hapse tıkacaksınız. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamayacaksınız. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyeceksiniz. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama protesto hakkını kullandılar diye öğrencileri, muhalefet etme hakkını kullandılar diye siyasetçileri, seçimde sizi yendiler diye rakiplerinizi, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayını hapse tıkacaksınız.

Bunu yapanlarla nasıl, nerede, hangi zeminde sivil ve özgürlükçü bir anayasa konuşup yapacaksınız?

“ERDOĞAN BENİMLE YARIŞMAK İSTEMEDİĞİ İÇİN HAPİSTEYİM, ONUNLA YARIŞMAYI İSTERİM”

Erdoğan, "Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok" dedi. 31 Mart yerel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce, "Bu benim final seçimim; yasanın verdiği yetkiyle bu seçim benim son seçimim" açıklaması yapmıştı. Bu açıklamalara bakarak Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlere katılmayacağını düşünüyor musunuz? Sizce 2018'de yürürlüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin anayasa hükümleri, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini hükme bağlanmasına rağmen bir daha aday olma yolu bulunur mu? Kendisiyle cumhurbaşkanlığı sürecinde yarışmak ister misiniz?

Son sorunuzla başlıyayım. Erdoğan benimle yarışmak istemediği için hapisteyim, Erdoğan benimle yarışmaktan korktuğu için sorularınızı yüz yüze değil Silivri zindanından yazılı olarak cevaplıyorum. Uzatmayayım: Erdoğan’la yarışmayı tabii ki isterim, hatta Erdoğan’ı bir daha aday olamadığı için değil seçimlerde yenerek emekli etmeyi isterim.

Ancak Erdoğan’ın kendim için anayasa değişikliği istemiyorum açıklamasının şunlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Evvela Erdoğan’ın çevresindekiler 2027’de yapılacak bir seçimde Erdoğan’ı aday yapmak istediklerini zaten belirttiler. Dolayısıyla Erdoğan zamanını kendisinin tayin edeceği, aslında erken olmayan bir erken seçimle aday olmaktan vazgeçmiş değil. Artık bırakıyorum demiyor, erken seçim yoluyla aday olacağım diyor.

İkincisi, bunu söyleyerek CHP’yi yeni anayasa tartışmasını yapacak bir iklim oluşturmadan yeni anayasa tartışmasına çekmeye çalışıyor.

Üçüncü olarak, Erdoğan sanırım yine kontrol edemediği gündemi değiştirmeye çalışıyor. Malum bir yandan kamuoyunda “Terörsüz Türkiye sürecinde işler yolunda gitmiyor, Erdoğan’la ortağı arasında ihtilaf var” algısı güçleniyor; bir yandan da kamuoyunun İBB davasına, bize yapılan hukuksuzluklara olan ilgisi azalmıyor. Milletimiz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz, o yüzden iftiralarla dolu İBB davası üzerinden bize yaptığı darbeyi unutturma çabası beyhudedir. Ancak dikkatimi çeken husus, Erdoğan’ın TBMM’de kurulması gereken “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” komisyonu çağrısını geçiştirme çabasıdır. Biliyorsunuz ben bu konuda oldukça önemli bir çağrıda bulunmuştum, Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel de İzmir mitingimizde yaptığı tarihi çağrıyla “Terörsüz ve Demokratik Türkiye Komisyonu” hedefimizi milletimizle paylaştı. Sayın Devlet Bahçeli’nin yine bu konuyla ilgili “Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” şeklinde benim de çok önem verdiğim kıymetli bir komisyon çağrısı oldu. Şimdi görüyoruz ki Erdoğan bizlerin milletimize karşı hassasiyetle ve sorumluluk bilinciyle önerdiğimiz bu komisyon önerilerini görmezden gelmeye ve geçiştirmeye çalışıyor. Böylesine kritik bir süreçte koltuğunu koruma hissiyatıyla değil, devleti yönetme bilinciyle hareket etmesini kendisine öneririm. Milletimiz hatayı affetmez.

⁠‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak makbul ve muteber olmak için yeterli olacak’ diye bir cümle kurmuştunuz. Buradan Anayasa’da Türk-Kürt ayrımı noktasının kaldırılması yeni bir tanım mı anlamak gerekiyor?

Anayasamızın da hukukumuzun da bütün vatandaşlara hitap etmesi gerektiğini, sadece vatandaşlığı hesaba katması gerektiğini düşünüyorum. Ay yıldızlı bayrağımızın bizi bütünleştirdiği yurdumuzda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bizim için esastır. Biz, bir evin çatısı altında yaşayan koskoca bir aileyiz. 86 milyonun eşit hissedarlığını tescilleyen eşit vatandaşlık, Türklüğümüzden de Kürtlüğümüzden de hiçbir şey götürmez. Kimliklerimizi değersizleştirmez. Bizim derdimiz vatandaşlarımızın kendilerini özgür ve eşit görüp hissedecekleri işleri yapmak. Buna ilaveten, Anayasamızın ilk dört maddesinin değiştirilmesi zaten tartışmaya kapalıdır. Bunun dışında Anayasamızda yapılacak değişikliklerin önce milletimizin talebi, sonrasında da tarihimizle, geleceğimizle ve gerçeklikle uyuşması son derece önemlidir. Milletimizin eşitlik talebi, tarihimizle de geleceğimizle de gerçeklikle de uyuşmaktadır. Bize düşen görev milletimizin talebini yerine getirmek için çalışmaktır.

1921 Anayasası’nın daha özgürlükçü, 1924 Anayasası’nın Kürtleri dışlayıcı olduğu tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?

Geçmişe değil, geleceğe bakalım diyorum. Zamanın değişen koşullarında ortaya çıkmış metinleri o koşullardan bağımsız ele alarak değerlendirmek doğru olmaz. Gelin bugünün koşulları, bugünün ihtiyaçları nelerdir onlar hakkında konuşup tartışalım. Gelin bu tartışmayı yaparak bir büyük mutabakata varalım ve bu ihtiyaçları karşılayacak bir yeni anayasa yapalım derim. Ülkemiz geride kalan yirmi senede bütün bu meselelerini konuştu, tartıştı. Kürt vatandaşlarımızın, Alevi vatandaşlarımızın, gayrimüslim vatandaşlarımızın taleplerini biliyoruz. Buna mukabil başka vatandaşlarımızın da kaygılarını endişelerini biliyoruz. Talepleri ve kaygıları birlikte gözeten, Cumhuriyetimizin kazanımlarını koruyan, bugünün sorunlarını çözen ve geleceğin sorunlarına vizyoner bir perspektifle bakan, katılımcı, şeffaf ve güçlü bir anayasa çalışması doğru bir atmosferde ve zamanda elbette yapılacaktır. Bunun için geçmişe değil, bugüne, geleceğe odaklanmamız daha doğru olur.

Size bu soruları hazırlarken yeni bir gözaltı dalgası haberi veriyordu haber siteleri. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı ‘suç örgütü kurmak’, ‘irtikâp’, ‘rüşvet’, kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi de’ dahil pek çok ithamda bulunuyor. Kimi gazeteler ve kanallarda fotoğraflarınızla beraber ‘suç örgütü lideri’ diye tarif ediliyorsunuz. Bu ne hissettiriyor size?

Yalan, iftira, kumpas ve yargı baskısıyla yürüttükleri bu tezgahın borazanlığını yapan milletin helal vergilerini harama çeviren TRT başta olmak üzere, medya kuruluşları bize atılan iftiraları çoğaltmak için bütün gücüyle uğraşıyor. Hiç önemli değil milletimiz bu beyhude çabalarını gördükçe bizim masumiyetimize daha güçlü bir biçimde inanıyor. Bir başka kul hakkı yiyenler de milletin kıt kanaat geçindiği memlekette Merkez Bankası’ndan 60 milyar dolar döviz yakan ve bu rezervlerin bize yapılan darbe girişimi için biriktirildiğini itiraf eden ‘darbenin finansal ayaklarıdır’. Millete çile çektirerek Merkez Bankası’nda rezerv biriktireceksiniz, sonra bu rezervleri İmamoğlu’nu tutsak etmek için biriktirdiğinizi itiraf edeceksiniz. Bu akıl almaz bir suç itirafıdır.

Ben suçlu da değilim suç örgütü lideri de değilim, kumpasçıların kullandığı bu ifadeler beni incitemez. Ancak bu darbeyi planlayan ve haram parayı kendilerine hak gören bu zihniyetin iktidarda olması milletimizi ettiği gibi beni de rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığımızı ilk seçimde gidereceğimizden milletimizin şüphesi olmasın.

AK Parti ve MHP tabanına-seçmenine bu konular üzerinden nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

AK Parti’ye vaktinde oy vermiş vatandaşlarımıza tanıdık gelecek bir sözü hatırlatayım. ‘Gönüller bir, dualar bir, bir Allah’ın kuluyuz biz; has bahçemiz yurdumuzdur, aynı bağın gülüyüz biz.’ Biz, Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Bütün iyi niyetinizle Erdoğan’ı sevmiş, kendisine inanmış ve hatadan dönmesi için dua etmiş olabilirsiniz. Sizin gibi ben de üzülerek görüyorum ki Erdoğan, artık ülkeye fayda değil zarar veriyor. Yeni de değil uzunca bir süredir ülkemizi siyasi, ekonomik ve sosyal krizlere sokuyor. Huzurun, bereketin ve milletçe birlik olmanın tadını unutalı çok oldu. Başka bir ihtimalin de olduğunu, mutlu bir Türkiye’nin imkânsız olmadığını bilin. Belki bazılarınızın eli bize oy vermeye gidemeyecektir. Hiç sorun değil, ancak lütfen artık koltuğunu kaybetmemek için 31 yıllık diplomamı iptal etmeyi, beni ve arkadaşlarımı hapse atmayı dahi göze alarak Türkiye’yi krizlerden krizlere sürükleyen bu kötü akla destek vermeyin. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Sizin haklarınızın ve hayallerinizin mücadelesini bizler vereceğiz. Müsterih olun ve bu ülke için beslediğiniz halis niyetinizi, hayallerinizi koruyun ve dualarınızı esirgemeyin.

İddianame ve ilk duruşmayı ne zaman bekliyorsunuz? Özgürlüğünüze ne zaman kavuşacağınızı düşünüyorsunuz?

Şu anda mesele benim ne zaman özgürlüğe kavuşacağım değil, tarihimizde Yüce Türk yargısına verilmiş en büyük zarar ve bunun bedelidir. Uygulanan düşman hukuku yöntemleriyle bu ülkede ne Cumhurbaşkanı adayı ne belediye başkanı ne de çalışan özgür kalır. Bu bir yargılama değil, siyasi hasımlıktır.

İktidara yakın kimi gazeteciler ‘tutukluluk sürecinizin uzamasıyla sizin unutulma ihtimalinizden’ bahsediyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Milletin kalbine girmiş birini unutturmaya kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecektir. Bunlar bizim insanımızı artık tanımıyorlar. Bu milleti tanımayan onunla gündelik hayatta bir selamlaşması, karşılaşması kalmayanların temennileri bunlar. Bütün amaçları bu. Ancak yanılıyorlar. Bu millet haksızlıklara, adaletsizliklere, siyasi operasyonlara karşı durmayı hep bilmiştir. Milletin duasının, da gönlünün de bizden yana olduğunu görüyorum ve çok müsterihim. Ramazan’da sofrasına oturduğum, pazarda karşılaştığım, bir açılışta yolumuzun kesiştiği yediden yetmişe herkesten mesajlar geliyor her gün. Mektuplar, dualar, çocukların çizdiği resimler. Her operasyonda daha çok artıyor mesajlar. O yüzden kendimi bu millete emanet ettim. Çünkü bizim bu milletle yürüyecek daha çok yolumuz var.

Bakmadan Geçme